Duyguları ile hareket eden bir kişinin mantıklı kararlar vermesi küçük bir çocuğa sorulan annen mi, yoksa baban mı? Sorusu kadar zordur. Çünkü mantık kullanıldığı zaman duygular devredışı kalmalıdır. Ben hep bugüne kadar duygularım ile karar vermiştim. Ama ilk defa duygularımla değil mantığım ile karar verdim. Ve aldığım karar beraberinde bir ateşte yakmıştı, çember şeklinde beni sevdiklerimden ayıran bir ateş. Ben o çemberden ateşin ortasında tek başımaydım. Sevdiklerim ise bu çemberin dış kısmında kalmışlardı. Sağ tarafa da gitsem bu ateş beni yakacaktı, sol tarafa da. Ya ben herşeyi unutup bu ateşin üzerinden atlayıp sevdiklerimin yanına geçecektim, Ya da birileri gelip yanan bu ateşi gerçekliğin suyu ile söndürecekti. Yani iki seçeneğim vardı. İlk seçenekte yaşadıklarımı, yaşatılanları unutup yola devam edecektim. İkinci seçenekte ise gerçekler ile yüzleşip yaşadıklarımın hesabını soracaktım. İlk seçeneği duygularım destekliyordu, ikinci seçeneği ise mantığım. Ben duygularımı seçmek istediğimi söylüyordum, çocukluğum ise mantığımı seçmem gerektiğini söylüyordu. Yaşadıklarımı unutmak gibi bir niyetim yoktu. Ben unutsam bile çocukluğum unutmazdı. İkinciyi yani mantığımı seçtim. Seçmek zorundaydım. Eğer çocukluk yaralarımın iyileşmesini istiyorsam mantığımı kullanmalıydım, Evet belki bu karar ölüm kadar canımı yakmıştı ama bana gerçekleri sunmuştu. Ve bu kararımdan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı, Özellikle de ben...
7 parts